15 Mayıs 2008 Perşembe

güncel haberler

Selamlar,

Yolgezer Kardeşliği'nin bisiklet eksiğini tek başına yaratan insan olarak
en sonunda bisikleti asılı durduğu yerden indirdim. Okula ve işe (yani yine okula:)) bisikletle gidip geliyorum. Tabi mesafe çok kısa (ev-iş: 2,5-3, okul-iş: 1-1,5, demek ki ev-okul: 4-4,5) ama yine de hiç yoktan iyidir. Ayrıca trafikte sürmek bisiklet üzerinde denge sağlamak için de iyi bir idman.

Arada hafif bir bel sakatlığım oldu. Aslında eski bir sakatlık nüksetti desek daha yerinde olur. 1 haftalık bir aralıktan sonra herşey eskisi gibi.

Ancak hala koşulara başlayamadım ve bu içimde büyüyen bir derde dönüştü. Sanırım bu akşam uzun zamandan beri ihmal ettiğim yollara geri dönebilirim.

Takım arkadaşımın yazısını çok başarılı buldum; herkese yol gösterici olabilecek nitelikte. Belki yarış sırasında yaşananlar deneyimlerden daha fazla alıntı yapılabilirdi... ama zaten onları yeri geldikçe yazıyoruz. Demek ki neymiş, bizi sürekli takip etmeniz gerekirmiş. :)

Raporum bu kadardır, saygılarımla :P

serkan

8 Mayıs 2008 Perşembe

Macera Yarışlarında Psikoloji ve Motivasyon

Başlarken....



Macera Yarışı nedir? Bu soru, bu işe gönül vermiş veya vermek isteyenler için öncelikle sorulması, ve ardından da bireysel olarak cevaplanması gereken en önemli soru. Sorunun cevabı ise bu işi nasıl bir psikolojiyle yapmamız gerektiği konusunda önemli ip uçları içeriyor. Şimdi, macera yarışları için yapılan tanımın içindeki öğeleri teker teker inceleyelim.


Çokdisiplinli : Yarışta tek bir spor yapmayacaksınız. Yarışın bir çok sporu içermesi, fiziksel olarak hazır olmak kadar ruhsal olarak da bu duruma alışık olmayı gerektiriyor. Örneğin, bisiklete binmekten zevk almanız yeterli değil, koşarken de gerekli motivasyona sahip olmanız gerekli, yüksek bir kayadan aşağı ip emniyetiyle inerken de, kano küreklerine asılırken de.


Uzun süreli : Amatör ya da yarı-profesyonel bir (örneğin) koşucu olabilirsiniz. Ama unutmayın, bu yarışta muhtemelen tek seferde koşamayacağınız bir mesafeyle karşı karşıyasınız. Dahası, bir yandan da gitmeniz gereken yönü bulmanız gerekecek. Dolayısıyla Macera Yarışı'nın koşu parkuru + bisiklet parkuru + kano parkuru vb... olduğunu değil, bütün bunların toplamından daha farklı, ayrı bir yarış olacağını düşünün. Ayrıca, diğer sporlarda gösterilmesi gereken performanslardan genelde çok daha uzun ve sürekli bir performansın da gösterilmesi gerektiğini unutmayın.


Takım halinde : Takım arkadaş(lar)ınızla saatler boyunca yorgun, usanmış, kaybolduğunuz ve/veya hata yaptığınız için sinirli olarak yarışmak sizin için iki sonuca neden olabilir : Ya çok kötü etkilenirsiniz, ya da çok olumlu. Yarışa beraber başlayacağınız, beraber devam edeceğinizi, ve (bitirebilirseniz) beraber bitireceğinizi unutmayın; yalnız olmayacaksınız!


Doğada : Macera Yarışının tamamı ya da büyük kısmı doğada yapılır. Bu durumda, doğaya karşı hisleriniz ve bakış açınızın ne olduğu çok önemli. Doğayı sevmenizden bahsetmiyorum, yola çıkarken onu “yenmeye mi”, yoksa “onla birlikte yaşamaya mı” çıktığınızdan bahsediyorum. Kişisel tercihim her zaman ikincisidir, size de bunu tavsiye ederim. Yarışa tam donanımlı kızgın savaşçılar yerine, kendisiyle ve doğayla barışık huzurlu insanlar olarak çıkın.



Bu noktaya kadar yazılanlar, Macera Yarışı'yla ilgili hep duyduğumuz/okuduğumuz, belki de bu yüzden gerçek anlamları üzerinde pek de düşünmediğimiz öğeleri bir kez daha düşünmeyi hatırlatmak için yazıldı.


Bundan sonra ise, yarış öncesi, yarış sırasında ve yarış sonrasında olmak üzere 3 farklı kısımda inceleyelim durumu :




Yarış Öncesi :



Eğer daha önce bir Macera Yarışı'na katılmadıysanız, katılacağınız yarış ve parkur hakkında ne kadar açık ve net bilgiler verilmiş olursa olsun, neyle karşılaşacağınızı yarışa başlayana (ve hatta yarış bitene dek) tahmin etme şansınız çok az. Bu nedenle, yarışınızın nasıl geçeceği hakkında ön-tahminlerde bulunmaya çalışmayın; bunlar yarış öncesinde gereksiz moral bozukluğu, ya da tam tersi, yarış sırasında kendinize karşı öfke ve hayal kırıklığı olarak dönebilir.


Öncelikle, özellikle iyi tanıdığınız, mümkünse arkadaşınız olan ve daha önce Macera Yarışı'na katılmış birisiyle bunun üzerine muhabbet edin. Arkadaşınız olması size her düşündüğünü rahatlıkla söyleyebilmesi açısından önemli. Bunun yanı sıra, bulabilirseniz, macera yarışlarını anlatan belgesel ya da televizyon programları izleyin; ancak bunların doğaları gereği birer “görüntü montajı” olduğunu unutmadan!


Ve en önemlisi, katılmayı düşündüğünüz parkurun öngörülen bitirme süresine bakın: Örneğin 5-8 saat. Bunun üst limitini alın, 8 saat. Sonra, oturduğunuz yerde gözlerinizi kapatıp hayal edin: Sabah saat 08.00'den, öğleden sonra 16.00'ya kadar, durmadan hareket halinde olduğunuzu ve efor harcadığınızı... Bu hayalin içine, yarış kışın veya sonbahardaysa soğuk, çamur ve yağmuru; bahardaysa sert rüzgarı, yazınsa inanılmaz sıcağı ekleyin. Kafanızdaki bu hayali canlandırmayı ne kadar başarılı yaparsanız, yarışa da o kadar hazır olabilirsiniz.


Son bir not, başka bir yazıda değinildiği gibi, Macera Yarışları'nda doğru ekipman çok önemlidir. Ancak yine değinildiği gibi, ekipmanınızın sizi başarılı yapacağını sanmayın:


Doğru ekipmana sahip olmak gereklidir, ama asla yeterli değil!


Doğru ekipmanın tanımını, ne olduğunu ve ne olmadığını, yarıştıkça kendiniz daha da iyi anlayacaksınız.


Yarış Sırasında :


Çıkış işareti verildi ve fırladınız! Evet, çoğumuz böyle yaparız; etraftaki seyircilerin bakışları, rakiplerimizin hazır ve kararlı görüntüsü, patlayan flaş ve çekimdeki kameraların büyüsü... Yarışın saatler süreceğini ve bizim bu “fırlama anımızın” birkaç yüz metre sonra sona ereceğini unutmayın.

Macera Yarışı hakkında sürekli aklınızda tutmanız gereken şey, bunun uzun bir yarış olduğudur. Bunu ümidinizi kırmak için değil, tam tersi, hata yaptığınızda, ya da geriye düştüğünüzü fark ettiğinizde ümitlenmeniz için kendinize hatırlatın. Basit bir örnek 2007 Yeniay Yarışı'ndan verilebilir : Daha yarışın başında (2. saatin başlarında) büyük bir hata yapmış ve oldukça zaman kaybetmiştik Yolgezer Kardeşliği olarak, yolumuzu bulup bulamayacağımız şüpheliydi, dahası sularımız da geçit vermez çalılıklarda kaybolmuştu. O an, yarışın daha onlarca saat süreceğini hatırlattık birbirimize Serkan'la. Yarışın ilk üçte biri bittiğinde 7. sırada olduğumuzu, üçte ikisi bitmek üzereyken de 3. sırada olduğumuzu öğrenmiştik sonrasında. 2.'liğe kadar yükselip 1.yle aramızdaki farkı yarım saate kadar indirdiğimiz yarışı 3. olarak bitirdik sonunda.

Kesin olan başka bir şey ise, yarış boyunca kendinize ve yarışa katılma kararınıza tahminen yarım düzineyle üç düzine defa arasında küfür edeceğinizdir. “Abi ne işimiz var burada, aptal mıyız biz?”, “Eve gider gitmez sıcacık suyun altına girip hayatımın sonuna kadar çıkmayacağım”, “Haftasonunu sıcak evimde bulmaca çözerek geçiremez miydim sanki!” gibi gibi. Bu soruları sormanız, hele hele ilk veya ikinci, hatta üçüncü yarışınızsa, gayet olağandır. Böyle durumlarda yapılacak iki şey önerebilirim : Birincisi yarış bittikten sonra kavuşacağınız sıcak yuvanızın hayalini, ikincisi ise her gün yarışmadığınızı ve bulunduğunuz andan keyif almanız gerektiğini düşünmeniz.

Fiziksel yorgunluk ve ihtiyaçlar, yarış boyunca peşinizi bırakmayacaktır. Bu noktada, benim sadece yarışlarda değil, günlük hayatta da sık sık uyguladığım bir taktik önerebilirim. Fiziksel ihtiyaç ve sorunlarınızı düşünce ve telkin yoluyla yenin. Bu başlı başına ayrı bir konu ama kabaca şöyle özetlenebilir : Bacağınız yorulduğunda, beyninizdeki bir merkezin vücuttaki tüm enerji depolarını bacağınıza yönlendirdiğini düşünün örneğin. Ya da susadığınızda (ve suyunuz yoksa!) beyninizden tüm organlarınıza “suyun şimdilik bittiğini, X dakika içinde yeni su bulunmasının umut edildiğini, o zamana kadar dayanmaları gerektiğini” tebliğ edin. İşe yarayacaktır.

Bunların yanısıra, takım arkadaş(lar)ınızla olan muhabbetiniz çok önemli. En ideali, birbirinize aklınıza gelen herşeyi söyleyebileceğiniz bir partner ya da partnerlerle yola çıkmaktır. İnanın, böyle bir durumda yarıştan alacağınız keyif kat be kat yüksek olacaktır. Eğer böyle bir şansınız yoksa, ve özellikle önceden çok iyi tanımadığınız ya da gerçek anlamda samimiyetinizin olmadığı birisiyle yarışacaksanız, bu kişinin kendisiyle barışık olmasına dikkat edin. Macera Yarışları, kendisiyle barışık olmayan insanların kotarabileceği bir iş değildir, eninde sonunda büyük bir sorun çıkar : Amaç ister zevk almak olsun, ister kazanmak olsun (ki ikisi arasında çok doğrudan ve karşılıklı bir bağ vardır), kendisiyle barışık olmayan insanların bu hedefe ulaşması zordur. Özellikle iyi tanımadığınız biriyle yarışa çıkacaksanız, mutlaka önceden konuşmanız gereken bir konu var : Birbirinize, yarış boyunca ağzınıza gelen herşeyi söyleyeceğinize söz verin, herşeyi! İçe atılan her kelime, özellikle de olumsuz bir hissi yansıtacaksa, başlangıçta sahip olduğu duygu yoğunluğunun on katı büyüklüğe ulaşır içinizde. Bir de bakmışsınız, her şey güllük gülistanlık gözükürken, yaptığınız ufacık, minnacık bir espri karşısında takım arkadaşınızdan şöyle bir cevap gelmiş : “Ben bırakıyorum.”

Şu ana kadar yazılanlar, aslında en önemli duygusal motivasyonun bir ön hazırlığı ve bileşenleri olarak algılanmalı : Yarışa iç huzurunuzu bulmak için girin. Nasıl bir algılamanız olursa olsun, yarış sonrasında “daha çok hoşunuza gidecek” bir insan olacağınıza inanın, çünkü öyle olacaksınız. Yarışta kendinizle, doğayla ve takım arkadaşınızla kurduğunuz her ilişki ve etki-tepkiyi, “doğal yaşamdan uzaklaşmış olmanın bizlere kaybettirdiği insancıl ve samimi, masum, içten” özelliklerin yeniden kazanılması uğrunda katedilen bir yol olarak görebilirsiniz. Bu cümleyi abartılı bulabilir ve bir macera yarışından bu kadar şey beklenmesinin anlamsız olacağını düşünebilirsiniz; ancak takım olarak ve kişisel bakış açımız budur Macera Yarışı'na, ve hatta doğada yapılan her türlü aktiviteye.




Ne zaman bırakmalı?



Durumdan duruma, kişiden kişiye, koşuldan koşula değişen; dolayısıyla çok fazla değişkene sahip olan bu konuda söylenebilecek tek bir nesnel olgu var belki de : Vücudunuz “Ben artık bittim” dediğinde, gerçekten ve fiziksel olarak bittiğini mi, yoksa sadece daha fazla motivasyona mı ihtiyacını olduğunu anlamak. Bu başlarda tam olarak ayırdına varılması zor bir nokta olabilir, ancak kendinizi ve vücudunuzu daha iyi tanıdıkça bu kararı rahatlıkla verebileceksiniz. Matematiksel bir ifadeyle şu da söylenebilir :

Aptalca davranmak : A kümesi,

Motive ve kararlı olmak ise B kümesi olsun.

Yarış boyunca (B – A) kümesinde kalmaya çalışın.




Bittiğinde..



Yarış bittiğinde nasıl bir ruh haline sahip olacağınız yine size kalmış : Yaptığınız hatalara, yaşadığınız öfke nöbetlerine, kaçırdığınız madalyalara takılır, bir sonraki yarışa daha öfkeli, daha saldırgan ve dolayısıyla kaybetmeye daha elverişli olarak hazırlanabilirsiniz. Ya da, yaşadığınız olağanüstü deneyimin tadını çıkarıp, “yol”u o günlük bitirmiş olmanın (bitirmeseniz bile) eşsiz mutluluğuna kaptırabilirsiniz kendinizi. Seçim, her zamanki gibi sizin.




Durukan Dudu

Yolgezer Kardeşliği